28 Aralık 2007 Cuma




19 Aralık 2007 Çarşamba


21 Kasım 2007 Çarşamba

Zaha Hadid

Arkitera tarafından organizasyonu yapılan Zaha Hadid Konferansı İşkuleleri’nde yapıldı. Çoğunluğu tasarım öğrencisi ve yeni mezunlardan oluşan topluluk yaklaşık 2000 kişiydi ve davetiyeli azınlıktan biri de bendim. Mimarın yorgunluğu yüzünden okunuyordu, 1 saatlik zamanda kısaca yaptığı projelerin üzerinden geçebildi ve 1-2 soruyu cevapladı. Tabii tasarımlar etkileyici. Zaha Hadid belli bir tarzı oturtmuş, doğadan esinlenerek oluşturduğu organik şekillerle taşıyıcı sistemi mükemmel bir şekilde bağdaştırmış. Irmaklardan, patikalardan hatta çöldeki kum tepelerinden esinlenerek oluşturduğu formlarla kendine bir yol çizmiş ve bu alanda en mükemmeli yakalamaya çalışıyor. Ama büyük araziler üzerine yapılan, yandaki binalar ile ilişkilerin kısıtlamadığı, maddi olanakların sonuna kadar kullanıldığı projeler bize “Oo,bu şartlar Türkiye’de de olsa neler yapılır?” duygusunu uyandırıyor. Bu noktada şu soru akla geliyor. Tarz yaratmak adına aynı biçimleri kullanmak ve kendini tekrar etmek arasındaki ince çizgi nedir? Ama yine de Zaha Hadid’ in başarısı inkar edilemez, şehir planlamasındaki uzmanlığı tartışılmaz. Özellikle İstanbul-Kartal için düşünülen sağlıklaştırma projesi gerçekleşirse şehrimiz için güzel bir değişim olacaktır. Son zamanlarda mobilya tasarımları da yapıyor ama bence biraz hafif kalıyorlar. Mimari alandaki başarılarını gölgeler diye düşünüyorum.

12 Kasım 2007 Pazartesi

ERZURUM

Zorlu çalışmalarımız nihayet sonuçlandı ve projeler kurul tarafından kabul edildi. Hangi projeler mi? Şu yazıda biraz bahsettiğim rölöve projeleri. 2,5 aylık çalışma, çıkan terslikler, bilgisayarların kilitlenmesi, uykusuz geceler bitmişti fakat macera Erzurum’da da devam etti. Gittiğimiz gün yağmurlu fakat açık bir hava vardı. Akşam meşhur cağ kebabının, kadayıf dolmasının tadına baktık. Erzurum evlerini gezdik, kahvelerimizi içtik. Sabah Palandöken’ e ve Taşhan’ a gitme planları yaparak odalarımıza döndük. Ama ertesi sabah gözümüzü açtığımızda, gece başlayan kar yağışı sonucunda her yer bembeyazdı, göz gözü görmüyordu. Ve öğlen olmadan kar seviyesi iyice yükseldi. Ana caddeler bile kapandı, arabayla ulaşım bir yana yürümek bile iyice zorlaştı. Oysa gelmişken Palandöken’e çıkmayı, çifte minareli hanı ve taşhanı görmeyi istiyordum. (Gerçi taş hana son yarım saatlik boşlukta uğrayabildim ama Palandöken için ayrı bir tur yapmak lazım, öyle ayaküstü görüp gitmek olmaz. ) Ama planların gerçekleşememiş olması neşemizi bozamazdı. Yılın ilk karını , en doğal ve tertemiz haliyle gördüm. Ve en önemlisi de; bir gün önce katıldığımız kurul toplantısındaki keyifli ortamın izleri hala yüzümüzdeydi. Tabii ki zorlu bir toplantıydı. Önümüzdekiler, detaylı çalışılmış olması beklenen işlerdi ve karşımızda il idare kurulundan uzmanlar, İzmir 9 Eylül Üniversitesi’ nden mimarlar ve Yıldız Üniversitesi’ nden profesörler bulunuyordu. Projelerimizi anlatıp evlerin özellikleri hakkında bilgi verdik. Küçük eksikleri dışında çizdiğim projeler çok beğenildi. Mimar üyeler detaylı ve başarılı bir çalışma olduğundan bahsedip arşivleri için projelerin kopyalarını aldılar. Teşekkürlerle, Kemaliye’ ye ve Kemaliye insanıyla ilgili hayranlık sözleriyle uğurlandık. Aslında aynı gün İstanbul’ a dönmeyi planlamıştım fakat Erzurum’ dan yapılacak olan uçuşların iptaliyle kendimi Kemaliye’ de buldum. Artık Erzurum-Erzincan-Kemaliye arasındaki bu 3 günlük kısa tatilin verdiği enerjiyle ve tertemiz kar havasını soluyarak metropolümüze dönmeyi umuyorum. İstanbul’ un da hali başka…

23 Ekim 2007 Salı

İç mimar mı ? Ne gerek var...

Mesleğimi çok sevmemin en önemli sebeplerinden birini bugün bir müşteriyle sohbet sırasında tekrar hatırladım. İnsanların içinde bulunmaktan zevk aldığı, huzurlu, yorucu olmayan mekanlar yaratma isteği... ve başarıldığında duyulan memnuniyet sözleri.
Önümde yeni tanıştığım bir bayana ait evin fotoğrafı var. Daracık bir antreden sonra ulaşılan büyük bir salon, insan boyutlarını aşan dolaplar, tasarımına özenilmiş fakat ışığın yanlış açıdan geldiği televizyon köşesi, odanın tarzına uymayan bir halı... Müşteri mutsuz. Aylarca dergilere bakıp kendi çabalarıyla özenerek yaptırdığı ve 1 ay yaşamaya katlanabildiği bu oturma odasını sevmiyor. Bilenler bilir. Bitmiş işi düzeltmek yeniden yapmaktan 10 kat daha zordur. Ama acil çözüm bulmalıyız.
İç mimarın görevi, yıllardır aldığı eğitimin en önemli amaçlarından biri; işlevlerle doğru ölçüleri buluşturmak ve zevkini konuşturup " güzel " alanlar oluşturmaktır. Zamanlarımızın çoğunun kapalı mekanlarda geçtiğini düşünürsek, mekan düzenlemelerinin ruh halimizi ve yaptığımız işi doğrudan etkilediğini inkar edemeyiz.
Yapılan iş konut ise sıkıntılı bir günün ardından gittiğinizde yüzde yüz rahat etmelisiniz. Odanız iyi uyku uyumanızı sağlayacak derecede ışık almalı, yatağınızın yönü doğru, gardrobunuz sabah aceleyle aradığınızı bulmanızı sağlayacak kadar iyi organize edilmiş olmalı. Ofisiniz rutin işlerinizin haricinde bir de planlamasıyla sizi yormamalı. Fotokopi makinasına ulaşmak engelli koşuya dönüşmesin, arkanızdaki dolaptan evrak almak için beliniz kolunuz ağrımasın, renkler sektörünüzü yansıtsın...
Yada bir toplantıdasınız, sohbet sürüyor, karşınızdakilerle iletişiminiz iyi ama yolunda gitmeyen birşeyler var. Işık yanlış yerden mi geliyor, koltuk mu rahatsız, renkler mi sıkıcı ? Sebebi herkesin ilk bakışta bulması mümkün değil. Zaten bir kesime çok kolay gelen mesleğimizin önemi iş bittikten, mekanın içinde yaşamaya başladıktan sonra anlaşılıyor ki o zaman da" geçmiş olsun "
Şimdi ben önümdeki fotoğraftaki yeni halıyı mı değiştirin diyeyim, yeni yapılan dolapları mı kaldırın? Biraz düşüneyim en iyisi....

21 Ekim 2007 Pazar

Taşlar arasında yaşam - Kapadokya

Uykuya hasret kaldığım şu proje döneminde biraz mekan değişikliği olsun, kafalar dağılsın, dinlenilsin diye büyük hevesle gittim Kapadokya'ya. Ama dinlenmek şöyle dursun " şimdi sırasımıymış","beterin beteri varmış","otursaydın ya oturduğun yerde" diye söylenerek geri döndüm. Sabahları sürünerek kalkıp 7' de başladığımız, akşamları oteldeki yemeğe yetişemeden döndüğümüz, ayakların isyan ettiği 4 günlük sıkıştırılmış program gerçekten dolu doluydu. Vicdan azabı çekmeyeyim diye üzerinde düzeltmeler yaparım hevesiyle yanımda götürdüğüm ozalitler, hiç açılamadan bavulun bir köşesinde dolaştı durdu benimle. Herşeye rağmen Kapadokya mutlaka görülmesi gereken bir yer. Müthiş bir yerşekli ve yaşam tarzına sahip...Yer altı şehirleri ve peribacaları içindeki düzenlemeleri görünce bizim kullandığımız bazı detayların yüzyıllar önce çözüldüğünü gördüm. Erciyes Dağının volkanik etkileriyle başlayan bir medeniyet, insanların doğayla mücadele azmi, düşmana karşı korunma içgüdüsüyle ortaya çıkan mimari, bitki örtüsünün fakirliği karşısında gelişen bir şarap kültürü...hepsinden alınacak bir ders var. Görmeyenlere ilkbahar ve sonbaharda gitmelerini tavsiye ederim. Uçhisar'da güneşin batışını seyretmek, bir el sanatları atölyesinde çömlek yapmayı denemek, yeraltı şehrini gezmek ve zaman varsa Erciyes' e gitmek mutlaka yapılması gerekenler arasında...

5 Ekim 2007 Cuma

5 Adet Tarihi Ev Rölövesi

Bir süredir Kültür Bakanlığı tarafından ödenek verilecek olan 5 tarihi evin restorasyon projelerini hazırlıyorum. Daha önce de benzer projeler ve uygulamalar hazırlamıştım. Fakat bu sefer hem kurula teslim edeceğimiz sürenin çok kısıtlı olması, hem de proje sayısının fazla olması biraz sancılı günler geçirmeme sebep oldu. Yaklaşık 15 gündür gecem gündüzüm çizim yapmakla geçiyor diyebilirim. Ama tamamlandığında, yöremizin mimari özelliklerini yansıtan 3 sokağı kapsayan güzel bir iş olacağını düşündükçe seviniyorum.
Bu arada Eylül ayı sonuna kadar hayata geçirmeyi planladığım aksesuar tasarımlarım, dergilere çekim için gönderilmesi gereken ürünler ve yeni siparişlerimiz vardı. Bunları biraz ertelemek zorunda kaldım. Bloğuma da istediğimin zamanı ayıramadım. Ekim ayının 10' u gibi projeleri teslim etmiş olacağım ve koruma kurulu tarafından ilk kontrolleri yapılacak. Ve rahatlamış olarak bekleyen işleri hayata geçireceğim. Mağazamız da yeni bir vitrin düzeni ve orjinal aksesuarlarla yenilenmiş olacak. Çok yakında ...:)

30 Eylül 2007 Pazar


Geçen sene ilki yapılan Kültür Bakanlığı 2006 yılı Ulusal Mimarlık Koruma Ödülleri Mimarlık Yarışması' nda " meydan düzenlemesi " projemizle başarı ödülü almıştık. Bu sene de 2007 yılı Ulusal Mimarlık Yarışması' na hazırladığım yeni bir projeyle katıldık. Bu sefer konumuz " sokak sağlıklaştırma ve hamam restorasyonu ". Sunumlarımızı geçen hafta kargoyla bakanlığa gönderdim. Şimdi sıra Kasım ortalarında açıklanacak olan sonuçları beklemekte. Tabii ki detayları zamanı geldiğinde sizlerle paylaşacağım. Umarım çalışmalarımız bu sene de başarılı bulunur.

24 Eylül 2007 Pazartesi

İstinye Park

Merakla beklediğimiz İstinye Park Alışveriş Merkezi nihayet açıldı. Resmi açılışı Ekim ayı sonunda olacakmış fakat şu anda da girip gezilebiliyor. Bu tesise alışveriş merkezi demek haksızlık olur herhalde. Öncelikle çok büyük bir alana konumlanmış ve klasik alışveriş merkezi anlayışının dışına çıkarak bir kasaba havasında hazırlanmış projesi ile benzerlerinden büyük farkları var. Yerli yabancı birçok marka ve Türkiye' ye ilk defa gelen firmalara ait yaklaşık 300 mağaza bulunuyor. Bunun yanında nostaljik pazar yeri, içinde bakkal, manav, balıkçı gibi küçük esnafın bulunduğu Kadıköy ve Beşiktaş Çarşısı' na benzer çarşı alanları gibi bölümler de oluşturulmuş. Doğal bir ortam oluşturmak için bolca bitki kullanılmış. İstiklal Caddesi' ne benzeyen ana caddeye arabanızı park edip gezintiye başlayabiliyorsunuz, alışveriş merkezi içindeki 40 'a yakın restoranda soluklanabiliyorsunuz.Esprili bir web sitesi de hazırlamışlar,şu adresten ziyaret edebilirsiniz.
İstanbul' un nüfusu arttıkça ve mesafeler uzadıkça her semte böyle bir merkez gerekecek gibi gözüküyor. Kadıköy Çarşısı' nı, İstiklal Caddesi' ni mi özlediniz? Yanıbaşınızdaki alışveriş merkezinde biraz olsun özleminizi giderebilirsiniz.

20 Eylül 2007 Perşembe

2008 iç mekan trendleri

2008 yılının iç mekan trendlerinden artık biraz bahsetmenin zamanı geldi. Genellikle tekstil alanında olduğu gibi mimaride de "trend" olanı, tamamen moda kurbanı olmadan az yada çok kullanmayı seviyoruz...Sanırım önemli olan neyi nerede kullanacağını bilmek, sadelikten uzaklaşmadan detaylarla fark yaratmak. Ve kullandıklarımızı kişiliğimize, yaşam tarzımıza yakıştırabilmek.

İşte 2008' de iç mekan tasarımında kullanılacağı öngörülen 3 farklı tema.Fikriniz olsun:)

1-Zamansızlık ve Sadelik: Gri, gri-mavi, gri-yeşil ve beyaz rengin hakim olduğu mekanlar, sade hatlar son yılların tasarım anlayışının en belirgin özelliği olma yolunda. Özellikle grinin etkisinin 2- 3 yıl daha süreceği konuşuluyor.
2-Etnik: Pekin' de yapılacak olan Beijing Olimpiyatlarının da tetiklemesiyle etnik tarz için büyük bir pazar oluşacağa benziyor. Son yıllarda nereye dönersek karşımıza çıkan Hint işleri, Çin işleri, Rus işleri artarak piyasayı kaplamaya devam edecekler ne yazık ki...
3-Tabiat: 2008' in en baskın trendi. Doğal malzemeler( hasırlar,taşlar,kabuklar) hep hayatımızdaydı ama yine olacaklar. Sık sık telafuz ettiğimiz küresel ısınma, susuzluk, organik, doğal, bitkisel gibi kavramlarla popülerleşen "doğal yaşam arzusu" , tasarımlarda ve mekanlarda da etkisini gösterecek. Yeşil, doğal tonlar, bitkisel dokular bol bol kullanılacak.

19 Eylül 2007 Çarşamba

Mimarın baş tacı programları

1-çizmek için Autocad (alternatifi idecad, ocad bucad)
2-modellemek için 3dsmax (alternatifi Maya, rhino, cinema 4d, sketch-up)
3-sıkıntıdan patlamamak için msn messenger (skype falan da olur)
4-hataları eksikleri kapatmak için photoshop (alternatifi yok)
5-bitirilen çalışmayı müşteriye yollamak için ms office-outlook (openoffice demeyin bana)

( ilk5 ten alıntıdır )

tamamen doğru bir liste...
tabii programların yanında mimarda sabır ve yetenek te olursa iyi olur :)

17 Eylül 2007 Pazartesi

Kentler çocuklarındır..!

Bizim de gönüllü olarak etkinliklerine katıldığımız ve tarihi dokuyu koruma çalışmalarına projelerimizle destek olduğumuz Çekül Vakfı çalışmalarına devam ediyor.ÇEKÜL Vakfı’nın 2003 yılında UNESCO Türkiye Milli Komisyonu’nun desteğiyle başlattığı “Kentler Çocuklarındır Kültürel Eğitim Programı” 2007 yılı uygulamaları geçtiğimiz günlerde sona erdi. Çocukların kentlilik bilincinin ve kültürel kimlik duygusunun gelişmesi, yaşadıkları kentin kültürel zenginliğinin farkına varmaları amacıyla ÇEKÜL, 2007 yılında Tarihi Kentler Birliği ile işbirliği yaparak, Tarihi Kentler Birliği’ne üye altı kentte eğitim programını uyguladı. Konusunda uzman eğitmenler tarafından yapılan sunumlar ve etkinliklerle öğrenciler, üç gün boyunca kentlerinin tarihi, coğrafi, arkeolojik, mimari ve folklorik özelliklerini öğrendiler. Muğla, Şanlıurfa, Kayseri, Amasya, Midyat ve Kars kentlerinde yapılan eğitimlerde toplam 116 çocuk kentlerinin “kültür elçisi” oldular. “Kentler Çocuklarındır Kültürel Eğitim Programı”, yıl içerisinde her kentte farklı zamanlarda uygulandı.
2007 yılı çalışmalarına, İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nden on iki öğrenci gönüllü eğitimci olarak katıldı. Ayrıca ÇEKÜL Vakfı’nın yereldeki temsilcileri, Tarihi Kentler Birliği’ne üye belediyelerin başkanları ve çalışanları eğitim programına kesintisiz destek verdiler. Eğitimin kısa bir süre önce sona ermesine rağmen, şu anda altı kentteki “kültür elçileri”nin çalışmaları devam ediyor. “Kültür elçileri” belirli aralıklarla bir araya gelerek neler yapabileceklerini planlıyorlar ve yeni projeler üretiyorlar.

13 Eylül 2007 Perşembe

" Beyaz " yalan söylemez

Beyazı oldum olası severim. Beyaz dürüsttür. Üzerine koyduğunuz objeyi olduğu gibi gösterir, saklamaz. Renklerin hakkını verir, yansımalarla değişmelerini önler. Beyazı kullanmak ta cesaret ister dolayısıyla. Beyaz fon üzerinde sergileyeceğiniz tasarımdan çok emin olmanız gerekir. Neyse o dur, farklı gösteremezsiniz.
Fakat mekanlarda hala bu rengi sık kullanamıyoruz. "Çabuk kirlenir", "çok mu sade oldu?" gibi yorumlarla karşılaşıyoruz. Ama verdiği ferahlık hissine alışan da vazgeçemiyor doğrusu.
" Frame "dergisi, Ağustos sayısını beyaz renge ayırmış. Beyaz ile tasarım yapmanın olumlu-olumsuz yönlerinden bahsetmişler. Dergide beyaz kullanarak tasarım yapan birçok sanatçıya yer verilmiş. Peter Callesen de bunlardan biri. Kağıt kesme yöntemiyle ilginç, biraz da esprili eserler yapıyor. İşte birkaç örnek...



12 Eylül 2007 Çarşamba

Tasarım haftasının ardından internette rastladığım bir - iki güzel detayı da sizinle paylaşmak istiyorum. Altta Philippe Starck' tan bir mekan, yanında ilginç fakat biraz yer kaplayan sallanan iskemle...












11 Eylül 2007 Salı

İstanbul Design Week

İstanbul' un en güzel manzaralı noktalarından birinde, ilginç bir sergi mekanı olan Eski Galata Köprüsü' nde gerçekleşen İstanbul Design Week 2007 tasarım festivalini ziyaret etmesem olmazdı. Geçen sene de son gün koştura koştura gitmiştim. Neyse ki bu sene daha önce davrandım. Yine sanatla uzaktan yakından ilgili olan herkesin ilgisini çekebilecek ayrıntılar vardı. Katılımcı sayısı sanki geçen seneden daha fazlaydı. En ilgi çekici standlardan biri de şüphesiz Hüseyin Çağlayan' ın led elbisesini sergilediği bölümdü. Simsiyah kumaş fonun önündeki led elbiseli cansız manken ve lcd ekrandan ibaret olan bu kısım özel güvenlikle korunuyordu. Fikir gerçekten güzel...Bir modacının mimari malzemeyle tasarım yapmasıyla şunu da bir kez daha gördüm ki tasarımcı sadece kendi alanında değil, her alanda bilgi sahibi olmalı. Her alandaki gelişmeleri, malzemeleri, yenilikleri takip etmeli.

Dikkat ettiğim diğer özellik ise firmaların ve tasarımcıların eski ürünleri kullanma çabasıydı. '40 lı, '60 lı yıllardan kalma sehpalar, koltuklar, radyolar, seramikler üzerinde oynanarak yenilenmiş, imaj değiştirmişti. Örneğin ananemin evinden aşina olduğum sehpa fuşya rengiyle karşımdaydı. Nişantaşı' ndaki evlerde rastladığımız eski çiniler bir masanın tablasında kullanılmıştı. Dantelle kaplanmış dev aydınlatma da ilgi çekiciydi.

6 Eylül 2007 Perşembe

Kemaliye - Sn.Bilgin Evi

2007 yılında mimari çalışmalarımızda geleneksel yapılara ve restorasyon projelerine ağırlık verdik. Projesini hazırladığımız ,Tavsan Yönetim Kurulu Başkanı Sn.Cemalettin Bilgin’ e ait Kemaliye’ deki ev de bunlardan biri. İnşaatı süren 3 katlı yapı, Kemaliye’ nin en güzel mahallerinden biri olan Ariki Mahallesi' nin üst kısımlarında konumlanıyor. Harika bir Fırat Nehri manzarasına sahip. Kademeli arazi yapısı ilçeyi de kuşbakışı seyretme imkanı veriyor.
Kaba inşaatı ve dış cephe kaplamasının tamamına yakını biten evin iç dekorasyonu da hızla ilerliyor. Geçtiğimiz haftalarda vitrifiyeleri, seramikleri, vitrayları monte edilmek üzere gönderdik. İmes içindeki Selen Banyo Aksesuarlarından aldığımız bataryalar geçekten çok şık.


Yörenin mimari özelliklerinden olan tepe pencerelerine uygulanan vitraylar da, binanın en göz alıcı detaylarından biri…Eski Osmanlı motiflerinden esinlenerek çizdiğimiz vitray desenlerinin uygulaması da tam istediğimiz gibi olmuş…Şimdi sırada ahşap imalatları var. Odalara yapılacak geleneksel şerbetliklerin, banyolardaki dolapların, mutfak mobilyalarının uygulama projelerini hazırlayıp imalata vereceğiz. İlerleyen aylarda yapının iç mimarisi ve peyzajı tamamen bittiğinde son halini sizlerle paylaşacağım

5 Eylül 2007 Çarşamba

Kanuni' nin oğlu " Cihangir "

Cihangir semtini duydunuz mu? Peki yakın zamanda gittiniz mi? İstanbul' un gerçekten görülesi yerlerinden biri... Bizim ailenin geçmişe ait anılarında çok yeri vardır bu semtin. Annem burada doğduğu evi anlatırken gözleri dolar ( bakınız : yandaki fotoğraf ), yıllar geçmiş olsa da o daracık sokaklarda yaptığı gezintileri hasretle hatırlar. Ananem eski komşularını dilinden düşürmez, "kutu gibi evde çoluk çocuk nasıl da yaşamışız" diye söylenir.
Geçen hafta uzun zamandır gitmediğimiz Cihangir' e gittik. Anılar yine canlandı. Tabii 50 yıl öncesinin Cihangir' iyle şu anki çok farklı. Eskinin mütevazi semti şimdi bohem havaya bürünmüş. Şık cafeler, antikacılar açılmış; kiralar artmış, satılık ev kalmamış. Eski sakinler neredeyse misafir konumuna geçmiş, sonradan gelişen sosyal hayatı merakla seyrediyorlar. Turistler daracık sokaklarda geziyor, kenar köşeyi keşfetmeye çalışıyor. Eski evlerin kapı önlerinde, camlarında hala bakımlı,sarışın,zarif teyzeler var. Esnaf mutlu ve kibar.Orta yaşlıları daha atik; yeni çağa uyum sağlamış. Eski topraklar ise sakin sakin işlerini yürütüyorlar.
50 yıl önceki durumu bilemiyorum ama ben semtin şu anki haline bayılıyorum. Arada bir gidip projelerimde kullanmak üzere aksesuarlar seçmek, eski binaları incelemek, yeni tasarımlarla karşılaşmak hoşuma gidiyor. Devamlı kaldığınızda dar sokaklar, yüksek kiralar, otopark sorunu sıkıntı verebilir. Ama yine de Taksim' e yakın olmanın avantajını yaşayabilirsiniz, Fransız tarzındaki cafelerde yemek molası verebilirsiniz, meşhur Çınar Altı Kahvesi' nde çayınızı içip entellektüel sohbetlere kulak kabartabilirsiniz. Ünlü sanatçılardan 1-2 simaya rastlarsanız da cabası...

31 Ağustos 2007 Cuma

Mor Renk

Çok küçük yaşlardan beri mor renge olan düşkünlüğümü ailem ve arkadaşlarımın çoğu bilirler. O kadar ki düşkünlüğüm bu yaşlara kadar devam etti ve hatta firma ismimize de ilham verdi. Ofisimi her gören öncelikle renklerin iyi seçilmiş olduğunu ve genel havanın olumlu enerji verdiğini söyleme ihtiyacı duyuyor.
İşin sırrı meğer "mor renk" teymiş :) Benim iç güdüsel olarak peşinden koştuğum bu renk, insanı mutlu yapan tek renkmiş. Okuduğum bir yazıya göre: Kırmızı insanı aktif yapar, mavi dinlendirirmiş. Kırmızı ve mavinin karışımı olan mor ise insan ruhunu dengeye kavuşturur ve mutluluk hormonunu kışkırtırmış. İşte heryerde aradığımız mutluluğun sırrı...:)

23 Ağustos 2007 Perşembe

ASSOS - GİZLİ CENNET


Geçtiğimiz günlerde kısa bir tatil için Assos' taydık. Gerçekten de görmeyenlere şiddetle tavsiye edeceğim bir yer...Zeytin ağaçları, denizi, taş evleri ve tarihi kalıntılarıyla hem ilham verici hem de dinlendirici özelliklere sahip...Ben de bu nimetlerden faydalanarak, üreteceğim aksesuarlarda kullanmak amacıyla bol bol taş, kabuk vb malzeme topladım; mimari arşivime eklemek için de onlarca fotoğraf çektim.
Bizim kaldığımız yer Assos' a 7 km mesafedeki bir tatil köyüydü. Ama sık sık merkeze gidip incik boncuk alışverişi :) yapıp tarihi yerleri gezdik.
Mimari özelliklerini Yunan Medeniyeti' nden alan Assos' ta taş işçiliği ön planda.Tepede bulunan Athena Tapınağı, kentin sembolü diyebiliriz. Özellikle bu sıcakta oraya kadar çıkmak biraz zahmetli olsa da yolun kenarına kurulan tezgahlara bakınarak bir çırpıda tırmanıyorsunuz. Üstelik tepeden aşağıya bakınca da kendinizle gurur duyacaksınız :)Eşe dosta hediyelik almak isterseniz seçenekleriniz: otantik takılar, keten örtüler, Assos yazılı havlu, anahtarlık, küllük ve benzeri ıvır zıvır .Ve tabii ki zeytinyağı...Sakın almadan dönmeyin çünkü şehirlerde satılanlarda aynı lezzeti bulmanız çok zor.
Yöredeki tek problem ulaşım diyebilirim. Bizim gibi özel arabanız olmadan gidecekseniz işiniz zor. Çevreyi gezmek için taksilerden yaralanmanız gerekir ki herzaman bulamıyorsunuz ve biraz masraflı oluyor. Kalacağınız yer Assos Merkez' e uzaksa minübüslerle ulaşım sağlanabiliyor. Fakat son kalkış saatleri 18:30 :) Dolayısıyla akşamları canlı müzik dinleyebileceğiniz mekanlara gitmek için dönüşte taksi sırası beklemeyi yada yürümeyi göze almak gerekiyor.

21 Ağustos 2007 Salı

Tarihi Kentler Birliği Elazığ Buluşması


TKB 2007 yılının üçüncü seminerini Elazığ'da gerçekleştirdi. 4-5 Ağustos 2007 tarihleri arasındaki seminerin başlığı “Geleneksel Kent Dokularının Yeni Gelişme Alanlarıyla Buluşması”ydı.Kemaliye Belediye Başkanı' mızın da konuşmacı olarak katıldığı seminerde biz de davetliler arasındaydık...Çeşitli yarışmalarda ödül kazanan restorasyon projelerimizi diğer katılımcılarla paylaştık ve beğeni topladık.
Elazığ' ın kültürel zenginliği, misafirperverliği ve doğuda karşılaşmayı ummadığımız modernliği ise gerçekten etkileyiciydi.



Özellikle, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı Enis Yeter'in Avrupa'da birçok kentte bin yıllık eserleri görebilme imkanı bulunduğu örnek vererek "Portakal bahçeli meydanlara açılan sokak dokularını 21. yüzyıla taşımışlar. Nerede bizim sokak dokularımız? Nerede geleneksel yapılarımız? Kültür yoksa kent de yok. Bu sloganı tüm Türk insanının bilincine yerleştirmek TKB yöneticilerine tavsiyemdir. Ne kadar toplumumuza anlatırsak, inandırırsak o kadar çok şey kazanmış olacağız." şeklindeki konuşması toplantının amacını özetler gibiydi.

20 Ağustos 2007 Pazartesi

Menekşe Tasarım çatısı altında ürettiğimiz, beğendiğimiz ve beğenilen ürünlerimizi internet kullanıcılarıyla paylaşmak istiyorum.
Ayrıca sizlere zaman zaman da yaptığımız projelerle ilgili kısa bilgiler vereceğim.Mimari ve iç mimarisini üstlendiğimiz projelerin ilerlemesini mümkün olduğunca, adım adım göstermeye çalışacağım. Böylece hem mal sahipleri değişimi daha net görebilecekler , hem de aynı işlere kalkışmak isteyen sizlere korkulacak bir şey olmadığını, işlerin çarçabuk ve sorunsuz bittiğini gösterme şansımız olacak.
Bizi takip edin :)