8 Kasım 2012 Perşembe

KANEPE SORUNU

Bu sefer özel imalat yapmayalım; piyasada onlarca seçenek var, modellerden model beğenip bir kanepe alıverelim dedik. 
Ve  o andan itibaren kanepe konusu bizim için artık bir problemdi.
Daha önce beraber çalıştığımız, bildiğimiz firmalardan başladık gezmeye. Birincide olmazsa ikincide aradığımızı bulacağımıza o kadar emindik ki. Zaten aradığımızın ne olduğunu da çok iyi biliyorduk ve aslında ağır şartlarımız da yoktu. Kol kısmı geniş olsun, ama olmayabilir de. Ayakları metal olmasın ama olabilir de. Oturma yeri monoblok yada minderli farketmez. Yeter ki rahat olsun diye düşündük. Ama işin içine girince anladık ki " yeter ki rahat olsun " derken çok fazla beklenti içine girmişiz. 2-3 mağaza gezince başarıya ulaşacağımızı düşünürken bir baktık ki Modoko, Addresİstanbul, Kalamış-Erenköy arasındaki bütün mobilya mağazalarını tek tek dolaşmışız.
Bu sene trend yatak gibi kanepeler. Bir dönemin modası "çek-yat" olayının ortadan kalkması, televizyon karşısında rahat oturumlara yönelme gibi düşüncelerle tasarlanan ürünler karşıdan gerçekten de çok güzel görünüyorlar. Çift renkli kumaş ve bol yastık kullanımıyla göz dolduruyorlar. Fakat iş düzgün bir şekilde oturmaya gelince bir türlü rahat pozisyonu bulamıyorsunuz. Bir çoğunda minder derinlikleri oturmaya müsait değil. Ayaklarınızı yanınıza çekip kıvırmanız ya da boylu boyunca uzanmanız gerekiyor. Pozisyon değiştiriken elinizde bir fincan kahve varsa, uzanıp bırakmaya kalksanız çaresiz durumda kalabilirsiniz. Bu kadar sızlanmayalım, seçenekler arasında rahat kanepeler yok muydu? Tabii ki vardı.  Alman ve İtalyan tasarımcıların elinden çıkan ödüllü tasarımlar hemen kendini belli ediyordu. Özellikle Addresistanbul' da bulunan Leolux firması, dışarıdan bakıldığında estetik kaygıları olmayan ama oturur oturmaz ergonomik tasarımdaki profesyonelliklerini hemen anlayacağınız tasarımlar sunuyor.


Leolux Kanepe

Aslında bizim kanepeyi kullanacağımız mekan çok modern değil. İthal ürünler metal ayakları ve keskin hatlarıyla diğer mobilyalara pek uymayacaktı. Buna rağmen rahatlıklarıyla beğenimizi kazanan modelleri almaya kalktık ama geliş süreleri 2 buçuk - 4 ay arasında değişiyordu ve kumaş seçenekleri çok azdı. Teşhirdeki ürünler de boyut ve renk olarak isteklerimize cevap veremeyince yerli firmalara yöneldik. 
Yerli tasarımcılara ait gördüğümüz ilk model uzaktan çok hoştu, ama oturunca kalkamadık. Minder öyle yumuşaktı ki. Ayrıca eğim de arkaya doğruydu, öne uzanmaya kalkınca kanepe sizi arkaya doğru çekiyordu. İkinci model pek aradığımız gibi değildi ama dış güzelliğin ne önemi vardı. İçi güzelse, rahatsa kabullenebilirdik. Fakat bu sefer de oturma yeri derinliği bir hayli fazlaydı. Sırtımı yaslamaya kalktığımda ayaklarım havada kaldı. Sırtımı ve kol altımı yastıklarla doldurdum, ama en ufak harekette yastıklar sıkıştıkları yerden kurtulabilirlerdi. İkinci mağazada da arayışlar aynı şekilde devam etti. Ama sonuç aynıydı. Kanepelerin tamamının oturma kısmı haddinden fazla derin, alçak ya da yüksekti. Bel boşluğum hiçbir zaman dolmadı, ayaklarım havada kaldı, oturdum kalkamadım vs. Yine de uygun bir tasarım bulmaya kararlıydım. Yıllardır kalitesine güvendiğim, her aldığım ürününü tepe tepe kullandığım Casa Mobilya da karar kıldım. Müsterilerimize aldığımız ürünler haricinde, 15 yıldır annemlerin kullandığı oturma grubundan ve 4 senedir bizim çalışma odamızda kullandığımız kanepe ve koltuktan o kadar memnunuz ki... Bu sefer de aklımızın yattığı, içimizin sevdiği 2 modeli Casa Mobilya' da bulduk. İkisinden birini seçeceğiz. Misafirlerimiz de rahat edebilir, biz de akşamları sorunsuz oturabiliriz gibi görünüyor. Şimdilik kanepe sorununu çözdük gibi.

 Casa Diva Kanepe
Casa Fly Modeli



11 Ekim 2012 Perşembe

ENDONEZYA MİMARİSİNİN İSTANBUL' DAKİ YANSIMASI

Village Park Country Resort, Uzakdoğu tarzı mimari öğeler ile tasarlanan villaları ve zen bahçesi ile farklı bir mimari atmosferin yakalandığı, dekorasyona dair her detayıyla yurtdışına gitmişsiniz hissi veren bir tesis. Sadece taş ve ahşap kullanılarak uygulanmış olan  binaları; az katlı yapılarda beton kullanılmadan aslında daha mutlu olacağımızı düşündürdü bana.



Tesis büyük bir araziye yayılmış bir çok bölümden oluşuyor. Villalar bölümü, Matsu Spa bölümü ve buradaki özel villalar, restoran binası,küçük bir kapalı havuz, açık havuz ve yanında kafeteryası, Türk hamamı, jakuzi, masaj bölümleri, sauna odası, buhar banyosu odası ve giyinme odaları fonksiyonel bir biçimde çözümlenmiş. Kullanılan malzemeler ve renkler de mekanların işlevleriyle çok uyumlu. Spa ve masaj bölümlerinde bol miktarda ahşap ve mozaik kullanılmış. Türk hamamında kullanılan mermer işçiliği, sade desenli çiniler kaliteli bir görüntü oluşturmuş. Göbek taşı üzerinde uygulanan kubbe ve içindeki boya uygulaması tavan penceresi gibi algılanıyor. Masaj bölümündeki aydınlatma gerektiği gibi loş ve rahatlatıcı. 
Jakuzi konum olarak tamamen camlı, zen bahçesine bakan bir cumbaya yerleştirilmiş. Yanında dinlenme şezlongları ve çakıl taşlarından oluşturulmuş zemini ile son derece keyifli bir kısım. Sadece jakuzinin mahremiyeti sağlanırsa daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum. Ortada geçiş alanında ve biraz ayak altında oluşundan dolayı pek kullanma isteği doğurmuyor. Konaklama ve spa bölümleri dışında şirketlerin kullanabileceği toplantı odaları sakin ve teknolojik donanımlı olduğu için iş veriminizi attıracak nitelikteler.

ANAOKULU PROJESİ- TASLAK ÇİZİMLERİ




1 Ekim 2012 Pazartesi

Bütün mimarların Dünya Mimarlık Günü kutlu olsun.
Hepimizin insana, doğaya, evrene saygılı; güzel işler çıkarması dileğiyle...

TKB BURSA BULUŞMASINDA ÖRNEK BİR KÖY: APÇAĞA


Kültür Birlikteliğini oluşturan TARİHİ KENTLER BİRLİĞİ’nin (TKB) olağan toplantılarından biri olan "Kırsal Yaşam, Kırsal Mimari Sempozyumu”  06-09 EYLÜL 2012 tarihleri arasında Bursa' da gerçekleşti. Toplantıda kentler için hayati önem taşıyan kale-çarşı-mahalle üçlüsünün ardından “kentleri besleyen”, geleneksel yaşam kültürünün hâlâ rengini koruduğu köyler gündeme getirilmiş oldu.

Tayyare Kültür Merkezi’nde yapılan sempozyumda yerli ve yabancı uzmanlar kadar köylerini yaşatmaya çalışan değişik kesimlerden temsilciler de söz aldı.

Özgün mimarisi ve doğasıyla daima gündemde olan APÇAĞA Köyü  bu sempozyumda tüm Türkiye' den seçilen 4 köy arasındaydı.

1.      CUMALIKIZIK  (Yıldırım-Bursa)
2.      YÖRÜK KÖYÜ  (Safranbolu/ Karabük)
3.      DARKALE         (Soma/ Manisa)
4.      APÇAĞA           (Kemaliye/ Erzincan)


07.EYLÜL 2012 günü “ APÇAĞA’DA KIRSAL YAŞAM VE KIRSAL MİMARİ”  konu başlığı ile yapılan sunumda  köyün zengin kültürel değerleri ve yaşam biçimi aktarıldı. Firmamız tarafımızdan rölöve ve restorasyon projeleri hazırlanan Yakupağa Konağı ve yeni yapı örneklerinden köy fırını,kır kahvesi ve  Ahmet Kutsi Tecer Müzesi projeleri de görsellerle sunuldu.


Oturum; “Köylerde Koruma ve Yaştma Örnekleri” olarak TKB. Başkanı ve aynı zamanda Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı olan Dr.Asım GÜZELBEY tarafından yürütüldü.

Sempozyum Prof. Dr.Metin Sözen' in değerlendirmesiyle sona erdi. " Bu toplantının canlı olmasının nedeni köylerin sahiplerinin köye emek verenlerin burada olmasıdır. " diyerek konuşmasına başlayan Sözen şöyle devam etti." Dünkü ilişkiler ağını bilmediğimiz zaman köyümüzü de kasabamızı da kentimizi de büyük şehri de anlayamayız. Büyük resmi görmek zorundayız. Halk bu köylerde bu kentlerde beraber oturmak bu bereberliğin gücünü göstermek istiyor. Köylerden başlamayan hayat büyük şehirlerde hüsrana uğrar. Köyden kopanlar büyük şehirlerin varoşlarında hayatlarının zorlu anlarını geçirir. Bu yüzden tepeden tırnağa yeni bir Türkiye' nin düşünü kurmak zorundayız. "

8 Ağustos 2012 Çarşamba

3D WALL -3 Boyutlu Duvar Kaplamaları

Bu 3boyutlu duvar kaplamaları (3D Wall) piyasada çeşitli firmalarda 50 x 50 cm ölçülerde bulunuyor. Kağıt ve bitki liflerinin sıkıştırılması ile meydana geliyor. Farklı renk ve desenleri olabildiği gibi istediğiniz renge de boyanabiliyor. Genelllikle duvar ve tavanlarda kullanılıyor. Sade ve zarif görüntüsünün yanında ses ve ısı yalıtımı da sağlıyor.


2 Ağustos 2012 Perşembe

BU ARALAR NELER YAPIYORUZ


* 2 adet tescilli binanın rölöve ve restorasyon projelerini hazırlıyoruz.
* Ataşehir' de yeni açılacak bir hastane için iç mimari tasarım projeleri hazırladık, uygulama takibi yapıyoruz.
* Beylikdüzü' nde bulunan bir villa için mobilya ve iç mekan tasarımı yapıyoruz.
* Bahçelievler' de 2 bloktan oluşan sitenin mimari projesini hazırlıyoruz.


Yazın gelmesiyle yine bizim hareketli çalışma dönemimiz başladı.
Aslında biz bu yoğunluğu çok seviyoruz. Özellikle farklı tarzda projeler üzerinde çalışırken bütün bilgi ve yaratıcılığımızı kullandığımızı hissediyoruz. İlerleyen yazılarda projelerle ilgili bilgileri ve fotoğrafları sizlerle paylaşacağız.
Be happy for this moment. This moment is your life.
Ömer Hayyam

1 Mayıs 2012 Salı

BAHAR BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.

Bahar bir süredir geldi gerçi ama resmen 1 mayıs Bahar Bayramı olduğu için bugüne kadar bekledim bahsetmek için. Sıcak ve açık havanın bünyede uyandırdığı rehavetle karışık coşku hissi  insanı biraz sersem gibi hissettirse de bahar gibisi yok. Doğa canlanıyor, biz canlanıyoruz...
Üstteki fotoğraf Selamiçeşme Özgürlük Parkı' nda yürüyüş sırasında çekilen bir poz. 
İnsanın içini ısıtıyor değil mi?

Bu mevsimi sevmemin bir diğer nedeni bende çalışma ve üretme isteğini arttırıyor olması. İlham perileri işlerinin başına dönüyor. Resim yapmaya daha fazla zaman ayıracağım dönem geldi işte...

30 Nisan 2012 Pazartesi

BİR GERİ DÖNÜŞÜM HİKAYESİ


Aile yadigarı Barok koltuk takımını ne yapsak ne etsek derken gövdesini beyaz lakeye boyatıp yeniden kaplatmayı düşündük.Ve işinde usta olan döşemecimize emanet ettik, ortaya bu sonuç çıktı.
Ofiste keyifle kullanıyoruz.
Kumaş : İkea



16 Nisan 2012 Pazartesi

Yeni yerimizde büyüyen kadromuzla, kat kat fazla heyecan, yaratıcılık, samimiyet ve titizlikle 
işimize devam ediyoruz.
Gelin bir kahvemizi için isteriz.

10 Nisan 2012 Salı

BÜYÜK USTA MİMAR SİNAN'IN VEFATI

Mimar Sinan 1490 yılında Kayseri' nin Ağırnas Köyü' nda doğup 9 Nisan 1588 yılında İstanbul' da vefat etmiş. Mezarı Süleymaniye Külliyesi' nde bulunuyor.
Mimarlık dönemine ait bilinen eserleri : 84 camii, 53 mescit, 56 medrese, 7 darülkurra, 20 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa, 5 su yolu kemeri, 8 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen, 48 hamam... yani saymakla bitmeyecek bir üretim. 
Hiçbir eseri diğerine benzemez. Hepsi de güzel ve özel. Şu anda içinde bulunduğumuz inşaat çılgınlığında uygulanan binlerce projede hala kullandığı yapı tekniklerinden faydalanıp bir çoğunu günümüz teknolojisine rağmen kopyalayamıyoruz bile.
Mimar Sinan, bu hafta boyunca doğum yeri olan Ağırnas' ta ve Kayseri' deki üniversite ve kültür merkezlerinde düzenlenen " Mimar Sinan Günleri " etkinliğiyle anılacak.  

Büyük ustaya borcumuzu mimarlık, kültürel ve doğal değerleri koruyarak ve onun eşsiz eserlerine saygı göstererek ödeyebileceğimizi düşünüyorum.

Geçen sene Edirne' ye yaptığımız günü birlik gezide çekilen bu fotoğraf ustanın eserlerinden Selimiye Camii' ne ait. Osmanlı Padişahı II. Selim' in Mimar Sinan' a yaptırdığı camii Sinan' ın 90, bazı kitaplara göre 80 yaşında yaptığı ve en iyi eserim dediği yapıttır. 
Detaylı bilgi için :www.edirnevdb.gov.tr/kultur/selimiye.html 

4 Nisan 2012 Çarşamba

NİSAN AYINDA GİDİLEBİLECEK ETKİNLİKLER

KENDİNİ KORUYAN KENTLER SERGİSİ: SİVAS
Tarih: 04 Nisan 2012
Yer: ÇEKÜL Evi, Beyoğlu, İstanbul
Organizasyon: ÇEKÜL 

ÇEKÜL Vakfı arşivi ve ÇEKÜL gönüllüsü mimar Y.Metin Keskin’in fotoğraflarından ve yine Y.Metin Keskin’in suluboya çizimlerindenden oluşan Kendini Koruyan Kentler Sergileri Sivas, 4 - 30 Nisan 2012 tarihleri arasında Beyoğlu’ndaki ÇEKÜL Evi’nde açık kalacak. Kendini Koruyan Kentler Sergileri Diagonal’in desteğiyle gerçekleştiriliyor.

30 Mart 2012 Cuma

CAM OCAĞI VAKFI

Mimari projelerde kullanabileceğimiz en özel ve güzel malzemelerin başında cam geliyor.
Renkli, saydam, dokulu, sade her çeşidini doğru bir tasarımla birleştirdiğimizde ortaya gerçekten harikalar çıkıyor. 

Bu yağmurlu ve karanlık günde ofisin camından dışarı bakıp yağmuru seyrettiğim 1-2 dakikanın ardından; cam tasarımıyla ilgili sitelerden birinden gelen maile bakarken sonbaharda bir hafta sonu gittiğimiz Riva'daki Cam Ocağı Vakfı aklıma geldi. 
Sizlerle paylaşmayı atlamışım. Hemen  yazmalıyım diye düşündüm. 

Burası bir cam ve sanat merkezi. Konum olarak Riva deresinin hemen yanında. Şile yolundan devam edip Ömerli yol ayrımından saparak ulaşabiliyorsunuz. Yol zaten çok keyifli, ormanın ve yemyeşil arazilerin arasından piknik alanlarını geçerek varıyorsunuz. Büyük bir atölye, sergi salonları, kafeteryası, 2 mağazası ve bahçesiyle çok hoş vakit geçirebileceğiniz bir yer.
 Zaman zaman atölyeler, eğitimler, seminerler de olan bu mekanda isterseniz kendi cam objenizi cam ustalarının eşliğinde yapmanız da mümkün. 

Camın işlenişine gelince; ilk yöntemde sıvı halde olan malzeme fırından alınarak biraz üflendikten sonra soğumaya başlıyor ve tekrar erimiş cama batırılarak daha büyük bir form verilebiliyor. 


Kepçeleme yöntemi olarak bilinen ikinci yöntemde ise cam, kepçede küre haline getirilirken soğutuluyor ve sürekli döndürülerek cama kepçe içinde istenilen form veriliyor. 



İstenilen sıcaklığa geldiğinde de üfleme işlemi yapılıyor. İstenilirse serbest olarak istenirse kalıp içine üflenerek son şekli veriliyor. Biz seyrettiğimiz uygulamada metal kalıpların içine camı bir hamur gibi yerleştirip şekillendirdiler. Camın renklendirilmesi ise bu aşamaların herhangi birinde kristal haldeki özel cam boyalarının kullanılmasıyla oluyor.





















Cam Vakfı' nın atölyesinin hemen yanında çok şık bir kafeteryası da var. Kahvenizi içerken atölyedeki çalışmayı izleyebiliyorsunuz. Nereye baksanız camdan yapılmış enteresan objelere rastlamanız mümkün. Ama bu fotoğraflar biraz karanlık çıkmış :(


Bu da benim mağaza kısmında renk renk aksesuarların içinde kendimi kaybetmiş halimin fotoğrafıdır:)












29 Mart 2012 Perşembe

DURAVİT' TEN "KATLANAN DUŞ" GELDİ.



Geçen yazıda bahsettiğimiz mutfaktaki hayatı kolaylaştıran detaylardan sonra bir çözüm de banyolar için gelsin.
Banyo tasarımında en iyilerden biri olan Duravit firması kullanıldıktan sonra katlanıp kaldırılarak muslukları, duş bağlantılarını, duş jellerini ve şampuanları gizleyen bir duvar paneline dönüşebilen yeni bir duş sistemi tasarlamış. "Open Space" adı verilen bu tasarım kullanım alanını arttırarak özellikle küçük banyolar için önemli bir avantaj olan hareket özgürlüğünü sağlıyor. Parlak krom görünümündeki bir çerçeve "OpenSpace" duş bölmesinin duvardaki hatlarını belirliyor. Bu çerçeveye iki büyük cam kapı takılıyor. Kapı profilinde bir kaldırma ve indirme mekanizması var. Duştan sonra kullanıcının tek yapması gereken banyoya takılı bölmeyi katlayıp kaldırmak, böylece bu bölme armatürleri ve bakım ürünlerini başarıyla gizleyen bir duvar paneli haline geliyor. 

1 Mart 2012 Perşembe

ÇALIŞAN KADININ MUTFAĞI





İşten gelince yemek hazırlamak için, yada sabah kalkıp akşam için hazırlık yapmak için çoğu zaman en fazla 1 saatim oluyor. Mutfakta sebze, meyve ve diğer ham maddelerle oynamayı çok sevmeme karşın tabak, çanak ve diğer aletlerle uğraşmak benim için bir o kadar sıkıcı. Rende desem, biri elime verse; havan desem dolaptan çıkarıp tezgaha koyan biri olsa ne iyi olurdu. İşte bu yüzden hem özel hayatımda  hem de uyguladığımız mekanlarda kullanmak için mutfakta hayatı kolaylaştıran detaylar ilgimi çekiyor. Bu fotoğrafları da internette gezinirken kaydetmişim. Sizler de kolaylıkla marangozunuza yaptırabilirsiniz.

18 Şubat 2012 Cumartesi

SAKIN KAÇIRMAYIN!

BU AY BİTMEDEN GİDİLEBİLECEK ETKİNLİKLER:


18 Şubat 2012 saat 14:00 Dede Efendi Evi /Ahırkapı
Gelenekten Geleceğe Türk Evi
Hazırlayan sunan : Prof. Dr. Cengiz ERUZUN
www.turk-ev.org.tr

23 Şubat' a kadar 
Salvador Dali Sergisi
MSGSÜ Tophane-i Amire Binası / Karaköy
www.dalisergisi.com


15 Mayıs' a kadar
Van Gogh Alive Sergisi
İstanbul Karaköy Antrepo 3
www.abdiibrahim.com

15 Şubat 2012 Çarşamba

ARMADA OTEL

Otel tasarımları ve konseptleri mimari projelerimizin yanı sıra özel ilgi alanımız olmaya başladı diyebiliriz. Kendi uygulamalarımızın yanında gezip gördüğümüz beğendiğimiz otelleri de buradan sizlerle sıklıkla paylaşacağız. Armada Otel' de bunlardan biri. Yıllar önce gittiğimiz ve otelin toplantı salonunda gerçekleşen Mimarlar Odası ödül töreninde babam Eray Parlakkaya da başarı plaketi alanlardan biriydi. Salonun tam ortasında bulunan kolonlar, tavanın basıklığı gibi etkenlerle mekanı beğenmemiştik. Geçen sene ise eşimle düğün yerimiz için mekan ararken terasının manzarasına bayılmıştık ama kapasite olarak bize küçük gelmişti. 
Geçtiğimiz hafta sonu ise Kumkapı ve Sultanahmet ' te sergi, müze vb. gezisi ve keyifli bir akşam yemeğini takiben" kim şimdi karşıya geçecek?" diye düşünüp Armada Otel' de konaklayarak kendimize İstanbul içinde -kendi şehrimizde-de tatil yapabileceğimizi ispatlamış olduk. Armada Otel' le eski hatıralara dayanan ilişkimizde yepyeni bir başlangıç oldu bu konaklama. 
Binanın cephelerinin özensiz ve tarihi dokuya uymayan tarzda olmasının aksine iç mekanın kurgusu için epeyce düşünülmüş olduğu belliydi. İç mekanda kullanılan ve bulunduğu tarihi yarımadanın özelliklerini yansıtan Osmanlı ve Türk mimarisinden esinlenen detaylar ile eminim turistlerin epeyce ilgisini çekiyordur. Misafirlerin çoğu yabancıydı zaten. Odalarda geleneksel türk motiflerinin sade şekilde kullanılması ama uygulanan farklı  detayların olmasıyla gözü yormadan geleneksel türk mimarisi yansıtılmıştı.  Banyolarda modern armatür ve vitrifiyeler ( Grohe) , duvar ve zemin malzemesi olarak mermer kullanılmıştı. Banyo kapısının sürgülü cam olması mekanın olduğundan büyük görünmesini sağlamıştı. Odanın planlaması çok başarılıydı. Yatağın odanın derinliğini görecek şekilde yerleştirilmesi, ayak ucundaki pufu, karşısındaki kanepe, pencere önünün boş bırakılması, servis tepsisi, bavulluk, buzdolabı gibi ıvır zıvırın gözden uzak bir yerlere yerleştirilmesi çok hoşumuza gitti. Aydınlatmalar oda içinde yatak başında ve ayaklı lambader ile dolaylı ışık verecek şekilde kullanılmıştı. Banyoda ise yüksek aydınlık düzeyi sağlanmıştı. Özellikle ayna etrafında benim favorim olan, aynanın dört tarafında uygulanmış olan aydınlatma detayı vardı.
Kahvaltının verildiği kapalı teras katının ise manzarası ve düzenlemesi için hiç sözümüz yok. Otelin genelinde kullanılan tarz burada da devam ediyordu. Özellikle bakır kaplarda sunulan yiyecekler, tahta kaşıklar, güğümler ince detaylardı. Açıkbüfenin çeşitliliği diğer otellere göre farklıydı. Bol peynir, zeytin, reçel, omlet çeşitlerinin yanısıra kuruyemiş, incir, üzüm, kuru dut, keçiboynuzu, kayısı, kuru domates, kişniş, çöreotu gibi bizim kültürümüze ait yiyecekler de bulunuyordu. Biz ve bazı turistler afiyetle yedik ama bazı yabancıların yadırgayabileceğini düşündük. Tam bu sırada yan masadaki Fransız turistin bir çorba kasesi pekmezi -pek de ne olduğunu bilmeden- alıp kaşıklaması ve tabağına baharatları sıralaması ile haklı olduğumuzu anladık. Bu arada fotoğraf çekmeyi unuttuğumuz için otelin internet sitesinden aldığım görselleri sizlerle paylaşıyorum. Türkiye' de turist gibi yaşayabileceğiniz, Sultanahmet, Kumkapı, Ahırkapı gibi semtlerde eski mahalle kültürünü gözlemleyip bol bol fotoğraf çekebileceğiniz, kendi kültürünüzü yakından tanıyıp güzel manzara görebileceğiniz sonra da konforlu odalarda konaklayabileceğiniz hoş bir ortam sunuyor size Armada Otel.



14 Şubat 2012 Salı

BİZDEN SEVGİLİLER GÜNÜ ÖNERİLERİ

Sevgililer Günü için sevdiğinize ve kendinize alıp evinizde kullanabileceğiniz dekorasyon objelerinden 1-2 örnek seçtik.





13 Şubat 2012 Pazartesi

YENİ MALZEMELER, YENİ DOKULAR


Taşmarket tarafından üç boyutlu işleme teknikleri kullanılarak üretilen Arton Stone serisi ürünler, doğal taşa yeni bir derinlik katıyorSanatsal bir bakış açısıyla ve özenle tasarlanan ArtOnStone serisi ürünleri, doğal taş işleme teknikleri ile birleşerek eşsiz mimarlık ürünlerine dönüşüyor. 
Ardışık uyumlu desenlere sahip olan ArtOnStone serisi, standart yapıda ürünlere ve proje taleplerine uygun olarak değişik renk ve dokularda tasarlanabilen ürünlere sahip. ArtOnStone serisi, iç ve dış mekânlarda, zeminde ve cephede kullanım için ideal.Cephe ve zemin plak taşları 30x60, 60x60,  60x120 cm standart ürün ölçülerinde, bordürler ise 2x9x60, 2x14x60 cm boyutlarında veya proje ölçülerine özel üretilebiliyor.








Dekoratif, modern ve doğal görünümlü, saten dokulu, çimento esaslı yüzey kaplama sistemleri olan Pandomo duvar ve zemin uygulama ürünleri, üstün nitelikli karakteristiği ile 2002 Almanya Domotex Yapı Fuarı’nda “Yüksek Kaliteli Mimari Ürünler” dalında“Yenilikçi ve Yaratıcı Dekoratif Yüzey Kaplaması Ödülü”nü kazandı.Ev, ofis, kafe, restoran, kültür merkezi, mağaza ve benzeri mekanlarda; yaratıcılık ve estetiğin öne çıkarıldığı prestijli projelerde Pandomo ürünleri sınırsız tasarım imkanı sunuyor. Kişiye ve zevke özel renk seçenekleri, gölge, çizgi ve benzer değiştirici etkiler zemini ve duvarları canlandırarak mekanı güzelleştiriyor ve her mekana kendine has benzersiz bir hava veriyor. Pandomo, eski ve bilinen yüzey kaplamalarından tamamen farklı ve yeni yapısıyla, içinde sonsuzluk hissi barındırıyor. Panomo ürünleri, ek yeri olmadan uygulanarak kullanıcılarının mükemmel saflıkta zeminler oluşturmasına olanak tanıyor.PANDOMO® Floor, stil, eşsiz olma ve dayanıklılık konularında en yüksek beklentileri dahi yerine getiriyor. Dikişsiz ve derzsiz zemin alanları, bir yandan cömert diğer yandan da çok rafine tarzda seçkin bir hava yaratıyor. Çimento bazlı ve modern endüstriyel görünüm, sadece kamuya açık alanlarda değil, gittikçe artarak evlerde de asil ve net bir ortam sunuyor.




Dünyaca ünlü duvar kağıdı markası Design ID'nin yeni koleksiyonu 'Fashion Studio', farklı renkleri ve zengin desen çeşitleri yaşam alanlarını görsel bir şölene dönüştürüyor. 
Günümüz yaşantısının modern zevklerine göre tasarlanmış 'Fashion Studio' koleksiyonu modayı duvarlarına taşımak isteyenler için ideal. Modern, klasik ve retro gibi farklı konseptlere uygun birçok seçeneği içerisinde barındıran 'Fashion Studio' zengin renk ve desen kompozisyonları ile yaşam alanlarınıza dinamizm ve enerji katıyor. 
Heyecan verici ve yepyeni mekanlar elde etmek isteyenler için Türkiye'ye özel olarak oluşturulan koleksiyonda, taş ve ahşap doku efektlerini taşıyan desenler başta olmak üzere, pop art motiflerinden, mevsimlerin renklerini yansıtan ağaç desenlerine kadar birçok desen mevcut. 
Güneş ışığına dayanıklı ve silinebilme özelliğine sahip 'Fashion Studio' evlerden kafe ve restoranlara, otellerden dinamik işyerlerine kadar tüm yaşam alanları için uygun seçeneklere sahip.    


10 Şubat 2012 Cuma

YORUMSUZ

Kardeşimin internetten bulduğu bu kare Bill Gates' in evine aitmiş.
Bir süre öylece bakakaldım...Sonra hemen sizlerle paylaşayım dedim.

AH İSTANBUL AHHH


İstanbul demek boğaz demek, bunu bilir bunu söylerim. Ne çarpık yapılaşması, ne trafiği, ne 20 milyona yaklaşan akıl almaz nüfusunu düşünmezsiniz güzelim boğaz manzarasına dalınca.Yazı ayrı güzel, kışı ayrı güzeldir şehrimin.
Dün erken saatlerde işle başlayan ve sonrasında kaçamakla son bulan bir gündü benim için. Sabah 7 buçukta İstinye' deki randevumdan sonra, öğlen 12' de İstanbul Sapphire de kısa bir gezinti ve sonra ver elini Kanlıca. Güzel yemek, güzel manzara ve sevgi eşliğinde hoşça saatler geçirdim. Bu şehirde ne çok kültür, ne çok güzellik var diye düşündüm. Her semti ayrı bir şehir hatta ülke gibi. 
İstinye' de şehirli görünümlü ama doğaya yakın yaşamak isteyen villa grupları vardı. Tepeye konumlanmış 3 katlı büyükçe bahçeli evler, son dönem yapı malzemeleriyle ustalıkla şekillendirilmişti. 
Levent' te teknolojinin nimetlerinden yararlanan katlı katlı gökdelenler, birbirleriyle yarışıyor gibiydi. Bu büyüleyici şehre en tepeden kim bakacak diye. Metro istasyonunda da bir koşturmaca, bir kalabalık ki sormayın.
Kanlıca ise apayrı bir dünya. Küçücük iskelesi, asırlık ağaçları, 2-3 katlı ahşap evleri, dar sokakları, kedileri, köpekleri, balıkçıları. Sanki 50 sene önce zaman durmuş gibiydi. 
Şimdi ne yapsak ta bu küçük mahallelerdeki sıcaklığı, estetiği elde etmekte zorlanıyoruz. Teknoloji ve inşaat malzemeleri geliştikçe ve yenilendikçe bizim eskiye özlemimiz artıyor sanki. İstanbul Boğazı' nın benzerini yeni site projelerinde yapmaya çalışıyorlar. Şehir merkezindeki yüksek katlı bina projelerde kış bahçeleri, teras bahçeleri uygulanıyor. Osmanlı ve Türk motifleri plazalardaki ofis ve evlerde kullanılmaya çabalanıyor. Yine de bu koca şehir hepimizin; mimarların ve müşterilerin isteklerine cevap veriyor. Bütün uygulananları kaynaştırıyor, her zevke ve bütçeye uygun yaşamlar ortaya çıkartıyor.
Ah İstanbul ah, senin bu çeşitliliğin yok mu? 
Bizi bizden alan o işte...  






9 Şubat 2012 Perşembe

SAPPHIRE - SAFİR




























Türkiye ve Avrupa' nın en yüksek binası olan Sapphire İstanbul' a bugün nihayet gitme şansım oldu. Geçen ay Viyana' da MAK sanat galerisinde Mimari Fotoğraflar sergisinde Sapphire' in fotoğraflarını görmüştük. Ve o zaman artık görmeliyim diye düşünmüştüm. Tabii ki bugün hava çok karlı ve dolayısıyla görüş mesafesi az olduğu için seyir terası kapalıydı. Karlı ve açık bir hava olsaydı manzara eminim şahane olacaktı ama neyse artık. Ben de rahat rahat yapının içini dolaştım. Mimarisinden bahsetmek gerekirse; 261 m yüksekliği ve Tabanlıoğlu Mimarlık gibi köklü, tanınmış bir ofis tarafından yapılmış olması kuşkusuz en önemli özelliği. Statik projesi de bu alanda artık bir duayen olan Balkar Mühendislik tarafından hazırlanmış. Yapı içinde rezidanslar, alışveriş merkezi ve Türkiye' nin ilk yerleşik balmumu müzesini bulunduruyor.  


Kat planları www.archdaily.com adresinden alınmıştır.

Not : Ayrıca şu yazımda bahsettiğim Anikya İznik Çini firmasının bir şubesi de Sapphire ' de bulunuyor.