15 Şubat 2012 Çarşamba

ARMADA OTEL

Otel tasarımları ve konseptleri mimari projelerimizin yanı sıra özel ilgi alanımız olmaya başladı diyebiliriz. Kendi uygulamalarımızın yanında gezip gördüğümüz beğendiğimiz otelleri de buradan sizlerle sıklıkla paylaşacağız. Armada Otel' de bunlardan biri. Yıllar önce gittiğimiz ve otelin toplantı salonunda gerçekleşen Mimarlar Odası ödül töreninde babam Eray Parlakkaya da başarı plaketi alanlardan biriydi. Salonun tam ortasında bulunan kolonlar, tavanın basıklığı gibi etkenlerle mekanı beğenmemiştik. Geçen sene ise eşimle düğün yerimiz için mekan ararken terasının manzarasına bayılmıştık ama kapasite olarak bize küçük gelmişti. 
Geçtiğimiz hafta sonu ise Kumkapı ve Sultanahmet ' te sergi, müze vb. gezisi ve keyifli bir akşam yemeğini takiben" kim şimdi karşıya geçecek?" diye düşünüp Armada Otel' de konaklayarak kendimize İstanbul içinde -kendi şehrimizde-de tatil yapabileceğimizi ispatlamış olduk. Armada Otel' le eski hatıralara dayanan ilişkimizde yepyeni bir başlangıç oldu bu konaklama. 
Binanın cephelerinin özensiz ve tarihi dokuya uymayan tarzda olmasının aksine iç mekanın kurgusu için epeyce düşünülmüş olduğu belliydi. İç mekanda kullanılan ve bulunduğu tarihi yarımadanın özelliklerini yansıtan Osmanlı ve Türk mimarisinden esinlenen detaylar ile eminim turistlerin epeyce ilgisini çekiyordur. Misafirlerin çoğu yabancıydı zaten. Odalarda geleneksel türk motiflerinin sade şekilde kullanılması ama uygulanan farklı  detayların olmasıyla gözü yormadan geleneksel türk mimarisi yansıtılmıştı.  Banyolarda modern armatür ve vitrifiyeler ( Grohe) , duvar ve zemin malzemesi olarak mermer kullanılmıştı. Banyo kapısının sürgülü cam olması mekanın olduğundan büyük görünmesini sağlamıştı. Odanın planlaması çok başarılıydı. Yatağın odanın derinliğini görecek şekilde yerleştirilmesi, ayak ucundaki pufu, karşısındaki kanepe, pencere önünün boş bırakılması, servis tepsisi, bavulluk, buzdolabı gibi ıvır zıvırın gözden uzak bir yerlere yerleştirilmesi çok hoşumuza gitti. Aydınlatmalar oda içinde yatak başında ve ayaklı lambader ile dolaylı ışık verecek şekilde kullanılmıştı. Banyoda ise yüksek aydınlık düzeyi sağlanmıştı. Özellikle ayna etrafında benim favorim olan, aynanın dört tarafında uygulanmış olan aydınlatma detayı vardı.
Kahvaltının verildiği kapalı teras katının ise manzarası ve düzenlemesi için hiç sözümüz yok. Otelin genelinde kullanılan tarz burada da devam ediyordu. Özellikle bakır kaplarda sunulan yiyecekler, tahta kaşıklar, güğümler ince detaylardı. Açıkbüfenin çeşitliliği diğer otellere göre farklıydı. Bol peynir, zeytin, reçel, omlet çeşitlerinin yanısıra kuruyemiş, incir, üzüm, kuru dut, keçiboynuzu, kayısı, kuru domates, kişniş, çöreotu gibi bizim kültürümüze ait yiyecekler de bulunuyordu. Biz ve bazı turistler afiyetle yedik ama bazı yabancıların yadırgayabileceğini düşündük. Tam bu sırada yan masadaki Fransız turistin bir çorba kasesi pekmezi -pek de ne olduğunu bilmeden- alıp kaşıklaması ve tabağına baharatları sıralaması ile haklı olduğumuzu anladık. Bu arada fotoğraf çekmeyi unuttuğumuz için otelin internet sitesinden aldığım görselleri sizlerle paylaşıyorum. Türkiye' de turist gibi yaşayabileceğiniz, Sultanahmet, Kumkapı, Ahırkapı gibi semtlerde eski mahalle kültürünü gözlemleyip bol bol fotoğraf çekebileceğiniz, kendi kültürünüzü yakından tanıyıp güzel manzara görebileceğiniz sonra da konforlu odalarda konaklayabileceğiniz hoş bir ortam sunuyor size Armada Otel.



Hiç yorum yok: