21 Kasım 2007 Çarşamba

Zaha Hadid

Arkitera tarafından organizasyonu yapılan Zaha Hadid Konferansı İşkuleleri’nde yapıldı. Çoğunluğu tasarım öğrencisi ve yeni mezunlardan oluşan topluluk yaklaşık 2000 kişiydi ve davetiyeli azınlıktan biri de bendim. Mimarın yorgunluğu yüzünden okunuyordu, 1 saatlik zamanda kısaca yaptığı projelerin üzerinden geçebildi ve 1-2 soruyu cevapladı. Tabii tasarımlar etkileyici. Zaha Hadid belli bir tarzı oturtmuş, doğadan esinlenerek oluşturduğu organik şekillerle taşıyıcı sistemi mükemmel bir şekilde bağdaştırmış. Irmaklardan, patikalardan hatta çöldeki kum tepelerinden esinlenerek oluşturduğu formlarla kendine bir yol çizmiş ve bu alanda en mükemmeli yakalamaya çalışıyor. Ama büyük araziler üzerine yapılan, yandaki binalar ile ilişkilerin kısıtlamadığı, maddi olanakların sonuna kadar kullanıldığı projeler bize “Oo,bu şartlar Türkiye’de de olsa neler yapılır?” duygusunu uyandırıyor. Bu noktada şu soru akla geliyor. Tarz yaratmak adına aynı biçimleri kullanmak ve kendini tekrar etmek arasındaki ince çizgi nedir? Ama yine de Zaha Hadid’ in başarısı inkar edilemez, şehir planlamasındaki uzmanlığı tartışılmaz. Özellikle İstanbul-Kartal için düşünülen sağlıklaştırma projesi gerçekleşirse şehrimiz için güzel bir değişim olacaktır. Son zamanlarda mobilya tasarımları da yapıyor ama bence biraz hafif kalıyorlar. Mimari alandaki başarılarını gölgeler diye düşünüyorum.

Hiç yorum yok: