3 Nisan 2009 Cuma

YAZI KONUŞUR, ÇİZGİ DİNLER.

"Mimarlar iyi yazamaz ama senin kalemin de bayağı kuvvetliymiş, aferin kızım sana" dedi Prof. Dr. Metin Sözen son görüşmelerimizden birinde. Sonra düşündüm de gerçekten şimdiye kadar mimarlık yaparken yazı yazmaya pek de gerek duymuyordum. Çiziyorum, çiziyorum, çiziyorum...Bazen saatlerce bilgisayar ekranına kilitlenip kalırım yada elimdeki kalemle önümdeki kağıdı karalar dururum. O sırada düşüncelerimin bile farkında olmam, gözüm boşa bakar belki de... Sanki sadece elim hareket eder, bağımsızmış gibi. Adeta uyurgezer bir durumdur bu...
Bilirsiniz, "Kullanılan organ gelişir." diye bir teori vardır. Tamamen katılıyorum. Elinizi kullanırsanız el beceriniz, beyninizi kullanırsanız zekanız, kalbinizi kullanırsanız duygularınız gelişiyor. Öğrencilik sırasında ve sonra iş hayatında mesleğimden dolayı biraz da mecburiyeten ellerime ve matematiksel düşünceye ağırlık verdim. Edebiyatla aram iyi olmasına rağmen bu ilgi okumakla sınırlı kaldı. Yazacak birşey yoktu ki? Şimdi ise yerel Dutağacı Gazetesi' nde yaptığımız projelerin hikayelerini yazmaya başladık. Yayınlanmakta olan hikaye tadındaki bu yazılar yayınlandıkça beğeniliyor, beğenildikçe yazılarım daha keyifli, daha okunaklı oluyor. Şimdiye kadar savunduğumun tersine meğer herkes işi görür de anlamayabilirmiş.Sözler ve kelimeler yapılan işi anlatmakta ustaymış. Harcanan zamanı, emeği, aşamaları, işi yapma nedenlerini, kısacası geçmişini geleceğini söylemek, yazmak lazımmış. Anladım ki projeler ve yaratılan mekanlar göze hitap ederken yazı biraz daha derinlere dokunuyor sanki. Bu yüzden yazarak anlatmaya devam. Şimdi proje hazırlarken sonra yazacaklarımı düşünmek gibi yeni bir derdim var :)

Hiç yorum yok: